Kerkük'ten Azerbaycan'a

Kerkük Yazarları

Ata Terzibaşı, Kerkük Yazarları

FUZÛLÎ’NİN DOĞUM YERİ 1

Yazarlar, bugüne değin büyük Türk şairi Fuzûlî’nin doğum yerini hep Bağdat, Hilleveya Kerbelâ şehri olarak göstermişlerdir.Biz bu yazımızla şimdiye değin üzerinde durulmamış başka bir yer etrafındadüşündüklerimizi açıklıyoruz ki bunu, eski ve yeni bir takım kaynaklara ve orijinal olarak taFuzûlî’nin yaşamış olduğu diyârın ve mensubu bulunduğu Irak Türklerinin bir ferdi olarakşairin özel yanlarına dayanarak kontrolü mümkün esaslar yönünden belirtmeğe çalışmışbulunuyorum. Bu çalışmanın ileri çalışmalar için bir ipucu vazifesini görür mahiyetteolduğunu sanmaktayım.Fuzûlî’nin Bağdatlı olduğunu söyleyenler arasında; Lâtifi, Ahdi, Sam Mirza, Âli veAşık Çelebiler vardır.Hille’de doğduğunu söyleyenler ise, başta Profesör Fuat Köprülü. “İslâm Ans. 4. CiltS.687” olmak üzere, Süleyman Nazif “Fuzûlî, İst,1925, s.16”, Muallim Nâci. Fayık Reşat, Ş.Sami, Profesör Geb, eskilerden Hasan Çelebi, Kınalı Zade ve başkalarıdır.Kerbelâlı olduğunu söyleyenler arasında eskilerden Riyâzî, yenilerden AbdulbakiGölpınarlı “Fuzûlî Divanı, 1948, s.71, VIII” ve Abdulkadir Karahan “Fuzûlî, 1949 S.69”vardır”Şurasını belirtmek yerinde olur ki, şairin doğum yeri etrafında ileri sürülen görüşler birihtimal çerçevesini aşmamaktadır. Nitekim Fuzûlî’nin Bağdatlı olmadığını Süleyman Nazif,şairin divanından aldığı bazı şiirleriyle anlattığı gibi “adı geçen eser, s14” Kerbelâlı olduğunuda açıkça reddetmektedir “s.16”.Karahan “S. 68-69” ve Gölpınarlı da “S.8” Fuzûlî’nin Bağdatlı veya Hileli olmadığınıaşağı yukarı aynı görüşlerle belirtmektedirler.Bu iki yazarın Kerbelâ şehri üzerinde durmaları ise bir ihtimal duygusundan başka birşey olmasa gerektir. Bunlar, şairin Türkçe ve Farsça divanlarında geçen bazı sözlerinedayanarak. Şairi Kerbelâ doğumlu göstermişlerdir.Daha doğrusu, bu hususta her yazar kendi görüşünü savunarak başkalarının iddialarınıçürütmeye çalışmışlardır.Fuzûlî, doğum yerini kendi sözleri de her zaman “Irak-ı Arap” işaretiyle “menşe” vemevlidim” “mahal ve makamım” ve “mevlit ve makamım” diye iki kelime kullanmaktadır.Bunlardan “mevlit” ve “mahal” i doğum yeri, “menşe” ve “makam”ı ise yaşadığı yerinkarşılığı olarak ifâde etmektedir. Bu bakımdan Bağdat, Hille ve Kerbelâ, Fuzûli’nin makamıolabildiği halde, mevlit veya mahalli (doğum yeri) olamamıştır.Fuzûlî’nin doğum yerini araştırmada sayın yazarların gözünden kaçan bir noktayaönemle işaret etmek istiyoruz ki, çeşitli görüşlerin isabetsizliği daha da belirmiş ola, buyazarlar tarafından “Irak’ı Arap’ın Türklerle dolu bölgeleri unutularak, içinde tek tük (pek az)Türk bulunan Bağdat, Hille ve Kerbelâ üzerinde durulma meselesidir.Gerçekten Fuzûlî bu şehirlerde uzun müddet yaşayarak o zamanın yüksek tahsilini deburalarda yapmıştır. Ama o bir yerli sıfatıyla değil başka bir çok Iraklı Türk şairler gibi özelsebepler dolayısıyla Irak’ın Türklerle meskûn bölgelerinden gelerek buralarda gurbetekalmıştır.Fuzûlî’nin yaşadığı Çağdan bu yana Irak’ta Türklüğün beşiği sayılan bir vilâyet herhangi bir yazarın dikkat nazarını çekmemiştir. İşte yüz elli bin başlı (nüfuslu) Kerkük şehri ileFuzûlî’nin doğum yeri arasında (Beyrütte çıkmakta olan El-Edip” dergisinde yayınladığımızArapça bir yazıdan başka. Temmuz 1953 tarihli sayı şimdiye değin her hangi bir bağaranmamıştır. 1 Ata Terzibaşı, Türkmen Yazarı dergisi, sayı: 1, tarih: Kerkük, Mart 2016, s, 2-6 Geçmişte, Namık Kemal’in (Tahribi harabatta) övdüğü Nevres-i Kadim on dokuzuncuyüzyılın tanınmış mutasavvıflarından Şeyh Abdurrahman Tâlabani, büyük hiciv üstadı ŞeyhRizâ. Faiz, Sâfî, Kabil ve daha başka yüzlerce şair yetiştiren bu ilin gerçek Türkmen edebiyatıhenüz umumî Türk edebiyatı tarihine geçmiş bulunmamaktadır.Edebiyat tarihçileri Fuzûlî’yi tam manasıyla bir Azeri şairi telakki ettikleri halde o,ancak Azeri etkisi altında kalmış halis bir Türkmen şairidir.Irak Türklerinin dili Azeri diline çok yakın olmakla beraber kendine has ana hatlarlaönemli özellikler göstermektedir. Fuzûlî’nin dilini Irak Türklerinin dili üzerine tamamıylaintibak ettiren özellikleri uzun bir inceleme konusu olabileceğinden onu şimdilik “Fuzûlî’ninDili” adlı başka bir yazıya terk etmek mecburiyetindeyiz. Ancak şurasını söylemek gerekir kiFuzûlî’nin şiirlerinde geçen yüzlerce özel kelime ve deyişler tıpkı tıpkısına Kerkük halkınınkullandığı sözlerden ibarettir. Ayrıca. Bazı özel cümle terkipleri de Kerkük Türklerinin bildiğiterkiplerden başka bir şey değildir.Fuzûlî’nin mensup olduğu Bayat aşireti 2 Irak’ta yaşayan en başlı bir Türkmen aşiretiolup, Kerkük vilâyeti içinde yer tutmuş olmak başka yerlere dağılmamış kuvvetli bir Türktopluluğudur. İçlerinden bazıları Arapçayı öğrenmekle beraber ana dillerini korumuşlardır. 3Bayatlar her zaman Kerkük vilâyetine bağı Türkmen kasabalarıyla temas halinde olup,Bağdat, Hille veya Kerbelâ vilâyetleriyle en ufak bir bilgileri olmamıştır.İşte Fuzûli, bir çok yazarların belirttiğine göre, bu aşiretin bir çocuğu olmakdolayısıyla, bir Kerküklü sayılmaktadır. Bir noktaya da işaret etmek yerinnde olur ki o daBayat aşiretinin efradı hep cahil insanlar olmak hesabiyle 4 Fuzûli, büyük bir ihtimalle ilköğrenimini Kerkükte, ve yüksek tahsilini de Bağdadta yapmış olmalıdır.Şairin, gençliğini Kerkükte geçirdiğine muhakkak nazarile bakılabilir. Daha Bağdadagitmeden önce bulunduğu yere gelen Elvend beyle temas ettiği ve bu zata yazdığı bir kasideile caize istediği, Elvend beyin daha önce de bu şehire 5 geldiği Doktor Karahan tarafndanbulunan bir vesika ile aydınlatılmıştır. Karahan, Elvend beğin kim olduğu üzrinde de bazıdüşünceler yürütmektedir (Fuzûlî, hayatı, s273).Elvend beyin şahsiyeti son zamanlarda bizce belli olmuşdur. Sultan Süleyman Kanunî“Irakayn” seferine çıkmadan önce, o sıralarda Diyarbekir valisi bulunan Süleyman Paşa’yagönderdiği bir yazı ile sefer hususunda gereken bilgiyi istemekte, o da istenilen bilgiyi açığavurmaktadır. Bu açıklamayı içine alan ve Türkiye başvekâlet arşivinde bulunan vesikayı FaizDemiroğlu “Tarih Dünyası” dergisinde 6 yayınlamıştır. Adı geçen Elvend Bey bu vesikada“Hamid ili” sancağı beyi olarak gösterilmektedir ki bu bakımdan Kerkük şehrine gelmişolmak ihtimali de kuvvetlidir.Ayrıca, Dr Karahan’nın “Fuzûlî’nin mektupları” adlı eserinde (s15) Musul MirlivasıAhmed beye, Fuzûlî’nin yazdığı cevabî mektuptan çıkardığı neticeye bakılırsa, adı geçenAhmed beyin bir aralık şairin yaşadığı diyarda bulunmuş olduğu öğrenilmekte ve Fuzûlî ilearalarında senli benli denebilecek bir yakınlık bulunduğu sezilmektedir (Fuzûlî, muhuti s97).Karahan, Ahmed beyin kim olduğunu bilmemktedir. Oysaki yukarıda işâret ettiğimizBaşvekâlet arşivindeki vesika bu Ahmet beyi de bize tanıtmaktadır, ki Musul’da olup biraralık Kerkük şehrinde geldiği açıkça tasrih edilmektedir.Ayni vesikanın bize anlattığına göre o zaman Kerkük’te Kızılbaş Tekelü taifesibulunmakta idi. Bu vesikanın ışığı altında Fuzûli’yi aslen bir Kızılbaş olarak göstermek 2 Ki bunu şairin vefâtından 44 yıl sonra yazdığı “mecme-ül havas” adlı eserinde sadıkî açıklamaktadır. Aynızamanda bunu başka yazarlarda teyid etmişlerdir. Bak Prof. Fuat Köprülü: Fuzûlî, divanı mukaddimesi, s.13.3 Köprülünün bu çeşit hakkında “aslen Kürt veya sonradan Kürtleşmiş” demesi hiçbir esasa dayanmamaktadır4 Son zamanlara kadar okur yazarları bulunmayan bu aşiretin son yıllarda yaşadıkları büyük kwylerde açılanmektepler sayesinde kültürlü adamlarıda yetişmiştir.5 Her halde Kerkük olsa gerekti.6 Irak için hazırlanan özel sayı. mümkündür. Ancak, Osmanlı hâkimiyeti tesiri altında kalan ve çeşitli ilim kollarını tahsildensonra şairin olgun görüşlü Kâmil bir insan olduğu kanaatine varılabilir.Fuzûlî’nin Kerkük vilâyeti dahilinden Bağdada geldiği olayının da “Sadıkî”nin“Mecme-ül Havas” adlı eserine dayanılarak gerçek olduğu kesin bir şekilde söylenebilir. Buzatın anlattığına göre Fuzûlî. Bayat Aşiretinden olup, İbrahim hanın himayesinde Bağdadagelmiştir.İşte bu arada hatıra gelen ilk önemli soru, bu hanın nereden geldiğidir?Prof. Fuat Köprülü bu hususta aynen şunları yazmaktadır:“Fuzûli’nin, Bihâmdillahi vel minne ki tevfikatı rebbânî- yetürdi menzili mahsustaİbrahim Sultanı, kasidesinde bahis mevzun olan ve yine o kasideden,

Abdüllatif Benderoğlu, Kerkük Yazarları

Azerbaycan Şiiri, Birinci Cilt 1

Abdüllatif Benderoğlu Aralık 1972’den beri “Bakü” ye birkaç kez resmi “Kültür ve Edebi” görevlerle yaptığımgeziler dolayısıyla “Sosyalist Sovyet Azerbaycan Cumhuriyetini” yakından tanıyorum. Bugezilerimin bir sonucu olarak Azerbaycan’ın görkemli yazar ve şairleri ile içtenlikle dostlukilişkilerim bugüne dek sürüyor. Özellikle İmadettin Nesimi El-Bağdadi’nin doğumunun “600”yıldönümü dolayısıyla Eylül 1973’te Bakü’de düzenlenen Uluslararası konferansta sunduğumbildiri “Tebliğ” birçok yazar ve şairlerle dostluğumuz daha da pekiştirmiştir.Ulu Irağımızı bir kıymetli dost gibi gönülden seven Azerilerin edebiyatını Irak’ta tanıttırmakda iki ülke arasında karşılıklı ilişkileri geliştirmek için geniş bir adımdır.Bu kitabı hazırlarken aynı anda hem dilimizde hem de Arapça yayınlanmasını planlamıştım.Bundan da amacım Arap kardeşlerimize bu büyük şairlerin yaşam, şiir yaratıcılık veverdikleri mücadeleleri tanıttırmak idi. Ama sağlık durumumdan dolayı Arapça yazılmasındabaşarı elde edemedim, belki de gelecekte ya ben ya da edebiyatçı dostlarımdan biri bu işibaşaracak.Bizler, Irak Türkmenler, 14 Temmuz 1958 devriminden sonra Azeri şiirine önem vermeyebaşladık. Irak ile Sovyetler birliği arasında imzalanan kültür anlaşmamaları ile ilgili olarak,Azerbaycan’da Azeri şair ve sanatçıların Irak’a gelişleriyle onların güzel dillerini veedebiyatlarını sevme isteği içimizde uyandı.Onlar da bizi bu devrimden sonra yakından tanıdılar. Bu hususta Azerbaycan’ın büyük şairi“Bahtiyar Vehapzade” Aralık 1959’da Bağdat’ta gelirken, Irak Türkmenlerinin var olduğunuve şairlerin kendi dilinde konuştuğunu Kerkük de duymuştur. Şair; ırak topraklarında yaşayanIraklı Türkmenlerin de kadim ve çok zengin bir edebiyatı olduğunu “Karanfil” adlı şiirkitabımın önsözünde saptamıştım.17-130 Temmuz 1968 devriminden sonra ise, bu ilişkiler en güzel bir biçimde gelişip, Irakhalkı ile Azerbaycan halkının arasındaki tarihsel dostluk pekiştirildi. Bu devrimden sonraAzerbaycan’da Irak’a gelen ve Irak’ta Azerbaycan’a giden kültür heyetlerinin bu konudabüyük yardım ve katkıları olmuştur.Irak’ta yayınlanan Arapça ve Türkmence dergi ve gazeteler ise, Azerbaycan Edebiyatı vekültürünü tanıttırmak yolunda büyük roller oynamıştı.Bakü’de yayınlanan dergi ve gazetelerde Irak Edebiyatı ve özellikle Irak Türkmen edebiyatıhakkında önemli yazılar sunmuşlardı.Azerbaycan edebiyatı tarihi araştırırken kimi tarihsel olaylara değinmeyi unutmak gerekir.Bilindiği gibi 1828 dekimi nedenlerden dolayı Azerbaycan, “Güney” ve “Kuzey” olmak üzereikiye bölündü. Azerbaycan toprağının bölünmesi gibi Azeri edebiyatı da ikiye bölünmüştür.İran’a bağlı olan Azerbaycan’da, Azerice okuyup yazmanın yasaklanması ve Farslaştırmasiyasetinin yaygınlaştırılması nedeniyle “Güney” Azerbaycan edebiyatında büyük bir boşlukve gerilmeler ortaya çıktı. Kuzey Azerbaycan’da ise devrim tam güneydeki durumun tersine 1 Abdüllatif Benderoğlu, Azerbaycan Şiiri. 1. Cilt. Bağdat 1987, s,5-9 idi. Azerbaycan’da uygarlık ve kültür merkezi olan “Tebriz” İranlıların egemenliğinegeçtikten sonra bu işler önceleri “Tiflis” ve sonra “Bakü” ye geçti. Azerbaycan’ın kimihanlıkları bile Azeri diline, edebiyatına ve kültürüne önem vermekten geri kalmadıkları haldegüneyde her taraftan süren çöküş gün gittikçe yaygınlaşıp halkın hayatında büyük etkileryaratıyordu. Kimi Azeri şairleri bile Farslar tarafından acem olarak nitelendiriyorlardı.Kuzey Azerbaycan’da ise, bir yandan doğu kültürü ve edebiyatı öte yandan Rus ve Avrupakültürü ve edebiyatının etkisiyle yeni bir Azeri edebiyatı halkın sevgi ve ruhuyla yeni irade vegücüyle geniş adımlar atarak oluşmasını başarıyordu.Hayatın ağırlık ve güçlülüğünü sezen Azeri yurt severleri ve aydınları bu konuda büyükatılganlık ile çabalar harcıyorlardı. 1905’teki birinci Bor java Demokratik Rus devrimi deçarlık rejimine ağır vuruşlarını indirildikten sonra yalnız Azerbaycan’da değil tüm Rusya dayaşayan halkların hayatlarında belirgin bir silkinme ve ilerleme göründü. Özgürlüğe kavuşmaeğilimi devrimci hareketlerin ilerlemeyle gelişmeye yönlendi. Ama bu devrimin başarısızlığauğraması sonucunda çarlık rejimi tüm devrimin doğu ruhunu taşıyan Azerilere karşı aşırılıklabaskısını sürdürmesine karşın yine de Azerbaycan halkını inandığı ilerleme yolundanuzaklaştıramadı.1917’de Otobur devriminin patlak vermesiyle Azerbaycan dili, edebiyatı, sanatı ve kültürügelişmeye doğru yöneldi. Sovyetler birliğinde bir sosyalist Sovyet cumhuriyeti olarak tanınanAzerbaycan bugün dünyanın ünlü uygarlık ve kültür merkezinden biridir.Bu kitapta değindiğim şairlerin şiirlerini olduğu gibi yazıp, dil bakımından hiçbir değişimeyapmadım. Şiirlerin yazılışında ses uyumu kurallarına da uymadım. Çünkü bu şiirler her birbakımdan anlaşılan şiirlerdir.Nesimi’nin, Fuzuli’nin yazdığı gibi yazan Hatayı, Vidadi, Vaqıf ve Cavit’in dili bizim eskişiirlerimizin dilidir. Ama kimi yabancı sözcüklerin anlamlarını “Sözlük” bölümündeaçıklamayı gerekli buldum.Elimizde bulunan kaynaklardan yararlana bildiğim kader bu kitabı hazırladım. Ama yine deeksiksiz değildir. Kitabın iki cildi ise, “Sosyalist Sovyet Azerbaycan Cumhuriyetinin”kuruluşundan sonraki şiirleri kapsamaktadır. 2 Abdüllatif BenderoğluBağdat, 1 Kasım 1986

Kerkük Yazarları, Şemsettin Küzeci

Azerbaycan ve Ben

Dr. Şemsettin Küzeci Azerbaycan’ı Sinan Sait’ten duymak!Kerkük’te Ortaokul birinci sınıftayken geceleri ufacık radyomu kulaklarımın ucuna yakınlaştırarak,şarkı, türkü ve bazı programları dinlerdim. Bir gece radyo frekanslarını çevirirken kulaklarıma Arapçabir ses takıldı “Huna Bakü Darulizaat El-Sovyettiye- Kismul-Arabiyye” هنا باكو دار الاذاعة السوفيتية-القسمالعربي. Yani “Burası Bakü Sovyet Radyosu Arapça Bölümü” … Bu ses çok hoşuma gitti. Arapça bölümüama orada Kerkük Horyatlarımızı (Bayatıları), türkülerimizi, folklorumuzu ve gelenekgöreneklerimizden bahsediyordu. O ses daha sonra anlaşıldı ki, meğer Kerküklü bir doktoraöğrencisinin sesidir. Tahsili için Bakü’de okuyormuş. Onun adı “Sinan Sait”. İşte beni Azerbaycan’ı ilkkez o sesten duydum. Azerbaycan’a ilgim o günden beri başladı. Bir gece elime kalem alıp Radyoya birmektup yazarak, ertesi gün postaya verdim. Yaklaşık 2 ay sonra, bir gün sınıfta ders dinliyordum, okulhizmetçisi kapıyı çalıp içeri girdi. Öğretmene bir şeyler fısıldadı. Öğretmen ise, bana seslenerek, senimüdür odasında bekliyor. O anda aklımdan onlarca şey geçti. Müdürün odasına girdiğimde baktım ki,müdür, muavinleri ve dersi olmayan bir öğretmenim oturup beni gördüklerinde gülümsediler. Ben deaz da olsa rahatladım. Ama heyecanım gitmedi daha… Okul müdürü ve muavinin elinde birer kitap,diğerinin elinde ise kartpostal vardı ve onlara bakıyorlardı…Samad Vurgun ve Şiir KitabıMüdür Bey bana sordu. Yurtdışında akrabaların var mı? Hayır dedim. O zaman otur dediler.Azerbaycan’dan sana bir mektup gelmiş. İçinde 2 Kitap 20 adet Azerbaycan’ı tanıtan Kartpostalbulunmaktadır. Biraz rahatladım. Ama yine heyecanımı üzerimden atamadım. Kitapların birisi SamadVurgun’un şiir kitabı diğeri ise Niyazi Gençosmanoğlu’na ait bir kitap. O günlerde Samad Vurgun’unşiir kitabı başucumdan ayrılmazdı. Geceler boyu o kitaba defalarca bakardım, sayfalarıyladertleşirdim. Çünkü Kiril harflerini çözemiyordum… Adeta rüyalarımda Azerbaycan ile yaşardım. Ogünden beri Azerbaycan sevgisi içimde yaşadı, büyüdü ve bir hasrete dönüştü. Bu mektuplaşmagirişimim bana Azerbaycan sevgisini aşılamıştır. O yaşta Azerbaycan hasreti kalbimi yanık horyatlaraçevirip, gerçek bir Fuzuli torunu hissine kapılmıştım.Horyat sevgisi Azerbaycan Sevgisiyle başladıSamad Vurgun’un okuyamadığım bu kitabına her baktığımda başka bir âlemin hayalinde uçuyordum.O hayaller ile Amcazadem Kerkük’ün Milli Sanatçısı Abdülvahit Küzeci meğerse Samad Vurgun’un birşiirini bestelemiş, Bağdat Türkmence radyosunda ve taş plaklarda okumuştur. 1 Bu Türkü:Maral çıxmış dağ başınaSeher vaxtı güle güleSağ eliyle sol döşüneBir gül taxtı güle güleGüle güle, güle güleBülbül konar konca güle…**Bu türkü ile Kerkük horyatları hayal dünyamın ufkunu birleştirip okyanuslara yelken açmama vesileoldu. O anlardan beri ben de horyat yazmaya başladım. Daha 13 yaşındayken ilk horyatımı (bayatımı)yazdım:1 Ş. Küzeci, Kerkük’ün Efsane Sesi Abdülvahit Küzeci, 2012 Ankara 2 Naznazdı 2Açan gülle naznazdıNe yarın cemalı varNe ettiği naz nazdı**Kardaşlık Dergisi ve Yurt Gazetesinde Azerbaycan-Irak Türkmen EdebiyatıMerkezi Bağdat’ta bulunan ve 1961 yılından beri faaliyet gösteren Türkmen Kardaşlık Ocağı’nın yayınorganı olan ve Bağdat’ta “Kardaşlık dergisi” ile 1970 yılında yine Bağdat’ta yayınlanan “Yurtgazetesi”nde Azerbaycan ile ilgili şiir, bayatı ve ortak kültür ve edebiyat konulu yazıları takip ederekAzerbaycan sevgimizi içimizde sıcak tutmaya çalışırdık. Başlangıçta Kardaşlık dergisinde AzerbaycanHoryatlarından örnekler yayınlandı. Daha sonraları Azerbaycan’ın önemli şairlerinden Resul Rıza,Bahtiyar Vehapzade, Nebi Xezri vd. Yurt gazetesinde ise, Azerbaycan ile Irak Türkmen edebiyatı,folkloru ve medeniyeti ile ilgili çalışmaları Abdüllatif Benderoğlu ile Gazanfer Paşayev’in ortakçalışmaları iki devlet arasında edebi alakaların gelişmesinde önemli rol oynadı. Onlarca Azerbaycanşair, sanatçı ve yazarların sanatsal ürünleri gazetenin sayfalarını süslerdi. Bizler de bu yayınlardan feyzalırdık. Hele hele Resul Rıza’nın “Kadim Ülkenin Yeni Tuhfeleri” yazı dizisi ile Gazanfer Paşayev’in “AltıYıl Dicle-Fırat Sahillerinde” eseri Irak Türkmenlerinin yediden yetmişe ilgilerini çekmiştir.Azerbaycan Heyeti Bağdat’ta BuluştuÜniversiteden yeni mezun olduğum 1989 yılında, Abdüllatif Benderoğlu Bağdattan Sami YusufTütüncüyü’yü telefonla arayarak Azerbaycan’dan bir heyetin geldiğini söylemiş ve Bağdat’a gelmemiziistemişti. Benderoğlu aynı zamanda Tuzhurmatu’ya da haber vermiş bazı edebiyatçıları davetetmiştir. Kerkük’ten bazı edebiyatçı dostlarımızla birlikte Bağdat’a gidip Orada Azerbaycan’dan gelenheyetle buluşma şansımız oldu. Birkaç saat beraber bulunduk.Irak Yazarlar Birliğinin mütevazı bir salonunda gerçekleşen buluşma Irak Türkmen şair ve sanatçılarıile Azerbaycan şair ve sanatçıları arasında unutulmaz bir gece yaşattı. Her ne kadar Iraklı yöneticilertarafından sıkıştırıldıysak da sıcak dostluk mesajları birbirimizin tarafına, şiir ve hoyratla iletilerekyolunu bulmuştu. Bu hususta bizlerin ustalığına söz yoktu…O gece’ ye Irak’tan Abdüllatif Benderoğlu, Salah Nevres, Ali Marufoğlu, Sabir Demirci, ŞemsettinKüzeci, Ahmet Kerküklü, Nevzat Abdülkerim, Kasım Sarıkahya, Mehmet Mehdi Bayat ve SanatçıMehmet Rauf Terzi katıldı, Azerbaycan’dan ise, Usta Şair Nebi Xezri, Kasım Kasımzade, Neriman Velive Hacıbaba ile iki müzisyen. Azerbaycan ile Kerkük arasında Karabağlı hoyratlarını karşılıklı okuyanKerküklü Mehmet Rauf Terzi ile Hacıbaba’nın okuduğu makam ve şiirlerin yanında iki kültürün nekadar birbirlerine yakın olduğunu gösteriyordu. Bu güzel geceden hem Türkmenler hem deAzerbaycanlı dostlarımız sanki felekten bir gece çalıyorduk neşesine kapılmıştık. Ancak, dönemin IrakYazarlar Birliği Başkanı Abdülemir Mualle; iki gurubu da zaman konusunda ve diğer siyasi konulardaiki de bir uyarıp gecenin bir an önce bitirilmesini istiyordu. Ancak Benderoğlu her seferinde onahiddetlenerek bir şeyler söylüyordu ve onu susturuyordu… O güzel gecenin görüntüleri, izlenimleriaklımdan hiç de çıkmamıştı. Beyin albümünde çerçeveleşen bu fotoğrafın rüküşleri Ankara’da NebiXezri ile tekrar buluştuktan sonra atıldı. 2 Kerkük’te bir çeşit gül 3Kızıma Aybeniz Haşimova’nın adını verdimYukarıda heyet ile Azerbaycan’dan çok değerli sanatçılar ve yazarlar da gelmişlerdir. Ancak bazılarınıgece katılmalarına izin verilmemiştir. Onlardan da biri ses sanatçısı Aybeniz Haşimova idi. Onugördüğümde ve sesini duyduğumda çok mutlu olmuştum hem de çok beğenmiştim. O geceden sonrakendi kendime içimden dedim ki, evlenip kızım olursa adını Aybeniz koyacağım. Aynı yıl evlendim ve1990 yılında Allah bana bir kız nasip etti. Ben de sözümü yerine getirdim. Kızıma Aybeniz adınıverdim. Bu adla birlikte sanki Azerbaycan ve Aybeniz Kerkük dünyasına ve Küzeci ailesine bir başkamutluluk başka bir sevgi başka bir hayat getirdi. İşte o günden bugüne Aybeniz Haşimova ailesi iledostluğumuz sevgimiz, saygımız devam etmektedir.Gazanfer Paşayev ile İlk TanışmaBüyük Şair Fuzuli’nin 500. Yıldönümü kutlamaları çerçevesinde 1994 yılında yaklaşık 120 Azerbaycanlışair, yazar, sanatçı ve aydının katıldığı program çerçevesinde Bağdat’tan Kerkük’e gelen Azerbaycanheyeti içinde Gazanfer Paşayev da varıydı. Azerbaycan Cumhuriyeti Başkan Yardımcısı Elçin Efendiyevolmak üzere, Medeniyet Naziri Sabir Rüstenxanlı, Anar, Zalimhan Yakup, Yaşar Karayev ve daha birçokünlü isim. Gazanfer Paşayev’i Kasır Kerkük otelin girişinde karşıladık, tokalaştık el sıkıştık ama siyasidurumlardan dolayı hiç birine yaklaşamadık. Bendeniz Tuzhurmatu’da yapılan bir dostumundüğününde okuduğum birkaç horyat ve şiirden dolayı Tikrit muhaberatından daha yenisalıverilmiştim. Rahmetli şair Sami Yusuf Tütüncü ile Gazanfer Paşayev ile görüşüp yüzyüzetanışmıştık. O sırada biri bize mikrofon uzatarak: “AZTV’den verilşi giden Turan programınınyapımcısı Maile Xanım, Azerbaycan ile Kerküklülerin buluşmasına ne demek istisis?”. Sordu. Ben veSami tütüncü adeta şok geçirdik. Çünkü etrafımız Saddam Muhaberat’ından dolu kişiler varıydı. Nekonuşabilirdik ne fazla hareket edebilirdik. Böyle Maile Xanıma bir iki güzel söz konuştuktan sonraendişeli nefes aldık. Azerbaycan heyetinin

Scroll to Top