
Dr. Abbas Zamanov
Uğurlar Olsun[1]
10 Haziran 1969 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti İlimler Akademisinin içtimai ilimler bölümü, ilmi meclisin açık toplantısında birkaç yıl önce Bakü’ye davet olunan ve burada çalışan Kerküklü kardeşimiz Sinan Sait “Irak’ta Türk Matbuatı ve edebi meseleler (1954-1966)” konusundaki doktora tezini savundu.
Tezin danışmanı (ilmi rehberi) akademik Hamit Araslı, resmi raportörler (üyeler) Dr. Mirza Ağa Kulizade ve Dr. Abbas Zamanov ve meclisin toplantısında konuşan halk şairi Resul Rıza, halk yazarı Süleyman Rahimov, Sinan Sait’in eserine pek yüksek kıymet verdiler.
Çok meraklıdır ki, edebi meclis Irak’ta ilk geze olan “Zevra” nın 100 yılı dönümüne tesadüf etmiştir. Mecliste bu hususta konuşuldu. Sinan Sait’in müzakere olunan eseri bu tarihi münasebete bir hediye gibi gösterildi. Bu sevinçli bir hadise gibi karşılandı.
Sinan Sait’in eseri öz hacmi 400 sayfadır. İlmi tahlilleri ve umumileştirmeleri itibarıyla doktora tezinin çerçevesi haricine çıkan güzel bir monografidir. Her şeyden önce kaydetmeliyiz ki, bu eseri Azeri âlimleri ve bütün Azeri okurları için güzel bir hediyedir. Çünkü asır boyu ayrı düştüğümüz Kerküklü kardeşlerimizin matbuatı ve son devir edebiyatı ile biz bu eser vasıtasıyla etraflı tanış oluruz. Bun göre Sinan Sait’in eseri Azeri edebiyat şinaslığının inkişafında hem de Irak Türklerinin edebi hayatında sevindirici alamettir ve olaydır.
Sinan Bey bele usta mevzunu araştırmaya başlamadan önce 30 sayfalık giriş (Ön söz)de kendisinden evvel konusuyla alakadar yazılmış kaynaklara, edebiyata nazar salmıştır. Ön söz adi hulasa tesiri vermektedir. Müellif nazardan geçirdiği eserleri analiz ederek yanlış iddiaları, ilmi delillerle reddetmiş, bu hususta kıymetli ilmi fikirler ileri süren Türkiye, Irak ve Azerbaycan âlimlerini hürmetle ya etmiştir.
Monografik “Irak’ta Türk Matbuatının Yaranması” tarihçesiyle tanış oluruz. Bu faslın başlangıcında 25 sayfa Irak Türklerinin menşei, Irak topraklarında mesken salmaları tarihine hasretmiştir. Müellif “Türklerin Irak’a son asırda geldiğini” iddia eden, Irak’ın Türk halkı “Osmanlı ordularının kalıntıları” gibi kaleme verenlerinin fikirlerini muhtelif kaynaklardan getirdiği tutarlı ilmi delillerle reddederek, bele bir düzgün neticeye gelir: (Türklerin Irak’a akını hele 12-13 asır belki daha önce başlamıştır. Türkler Irak’ta uzun bir geçmişe maliktir. Irak’ın halkını teşkil eden kadim yerli halklardan biridir).
Bundan sonra müellif monografinin yukarıda zikrettiğimiz birinci faslını ve “son devirde Irak’ta ilk gazetenin yaranması”, “ Abdülhamit devrinde matbuatın vaziyeti”, meşrutiyet devri matbuatı”, ”İngiliz istilası zamanı” ve “Ondan sonraki devirde Irak matbuatının vaziyeti”, “ Kerkük matbuatı”, “1958. Yıl inkılabın kadar ve ondan sonraki, devirde Türk matbuatı”.
Bu bölmeleri okurken biz Irak Türk matbuatının 1869. Yıldan bugüne kadarki, yani, yüzyıllık tarihi ile tanış oluruz. Burada Irak’ta ilk Türk gazetesi “Zevra”dan başlayıp, “Afak”, “Beşir”, “Kardaşlık”, ve “ Irak” gazete ve dergilerine kadar devam eden elliye kadar matbuat, onların edebi, siyasi istikametleri, naşirler ve yazarlar ile tanış oluruz.
Bundan sonra mevzunun esasını teşkil eden “Irak Türk Matbuatı sayfalarında edebi meseleler (1954-1966) adlı fasıl gelmektedir. Bu fasıl müellif” “Folklor Meseleleri” , “Dil ve yazı meseleleri”, başlıkları altında bölmelere ayırarak incelemiştir. Bunların içerisinde en kuvvetli tesiri folklor meseleleri bölmesi yaradır. Burada Irak Türkleri arasında halk edebiyatının menşei ve yayılması, horyatın yaranma tarihi ve Azerbaycan bayatlarıyla karşılıklı alakası ve sair meseleler etrafında araştırma yapılmış, meraklı hükümler ve neticeler çıkarılmıştır.
Müellif, hoyratlarla Azerbaycan bayatlarınınım karşılıklı şekilde inceleyerek böyle bir neticeye gelmiştir ki, Irak Türklerinin Horyatları, atlar sözleriyle Azerbaycan Türklerinin bayatıları ve atalar sözleri arasında uzvi bir bağlılık vardır. Bunlar halk tefekkür mahsulü olmak itibarıyla menşei bir olan lakin ayrı yerlerde mesken salan aynı halkın yaratıcılığıdır.
Bu tamamıyla doğru neticedir. Sinan Sait’in bu neticesi okurken Sayın Araştırıcı Av. Ata Terzibaşı’nın bir ifadesi yâdıma düştü. Ata Beyin makalelerinin birinde göstermiştir. Ki, Irak Türkleriyle Azeri Türklerinin dilleri ikiz doğmuştur. Bu hakikati tasdik etmekle, şurasını da ilave etmekteyim ki, menşe itibarıyla Irak Türkleri ile Azeri Türkleri de ikiz doğulmuşlardır. Bizim mayamız bir hamurdan yoğrulmuştur. Efsus ki, biz birbirlerinden uzak ülkelerde mesken salmış, iktisadi, içtimai, siyasi, cihetten farklı usul idare şeraitinden yaşamış, netice de birbirimizi unutmak derecesine çatmış ve az kala bağlaşmışızdır. Bunun neticesidir ki, şimdi bizim edebi irsle münasebetlerimiz de bazı anlaşılmazlıklar doğmuştur. Mesela Iraklı kardeşlerimiz bazıları büyük Fuzuli’nin Azeri şairleri adlandırılması mefhumunu kıskançlık hissi ile karşılıyorlar. Veya Azerbaycan’dan Irak’a göçüp gittiğini iddia etmektedirler. Bu fikirlerin her ikisi de yukarıda zikrettiğimiz anlaşılmazlıktan doğan hükümlerdir. Görünür bazı tetkikatılar unudurlar ki, Irak’ta ve Azerbaycan’da Türkler demek olur ki, aynı vakitte mesken salmışlardır.
14.Asırdan başlayarak Irak’ta şarkı Anadolu’da ve Azerbaycan’da yaşayan Türklerin dilleri, Arap ve Fars dillerinin tesiri altında muayyen değişiklere maruz kalmış, ülkelerde yaranan edebiyata umumi Türk edebiyatının Azeri kolu adı verilmiş, bu yerlerden olan şairler de Azeri şairleri denilmiş ve denilmektedir.
Üstat Mehmet Fuat Köprülü’den tutmuş İsmail Hikmet’e, Agâh Sirilonda, Abdülkadir Karahan’a Caferoğlu’na, Hamit Araslı ve Ata Terzibaşı’ya kadar tanınmış Türk âlimleri aynı fikirde olmuşlardır. Odur ki, Fuzuli’ye Azeri şairi demek hiç de onun Irak’ta doğup ve orada yazıp yarattığını inkâr etmek değildir. Fuzuli oğuzların türemeleri olan Irak Türklerinin de ve ayni derecede biz Azerilerinde ulu şairidir. Fuzuli biz kendimizi onsuz tasavvur edebîleriz. Aynı zamanda sözleri bizce Kerküklü Kardeşlerimiz de diye bilirler.
Sinan Sait arkadaşımızın büyük zahmetle yazıp meydana koyduğu monografiyesinde bu meseleler çok güzel incelemiştir. Hem de monografi bizim edebi münasebetlerde yaranmış ve yukarı da gösterdiğimiz anlaşılmazlıkların aradan kaldırılmasına, birbirimizi yakından daha iyi tanımamıza yardım edecektir.
Monografyde Irak’taki muasır edebiyatının tetkikine geniş yer verilmiştir. Eseri okurken biz Irak Türk şirinin yaşlı ve genç temsilcileri; Hicri Dede, Mehmet Sadık, Hıdır Lütfü, Reşit Akif Hürmüzlü, Esat Naip, Tevfik Celal Orhan, Osman Mazlum, Ali Marufoğlu, Nesrin Erbil, Abdülhalik Beyatlı, İzzettin Abdi Beyatlı, Mehmet Reşit Dakuklu, Mehmet İzzet Hattat gibi şairler, Ata Terzibaşı, Şakir Sabir Zabit, Abdülhakim Rejioğlu, İbrahim Dakuklu, gibi Tetkikatçılar ve bir çok başka edebi meselelerle karşılaşır. Onların şahsiyetleri hakkında tam tasavvur elde edebiliriz. Buna göre dir ki, Sinan Beyin bu monografyesi biz Azeriler için en güzel armağandır.
On yıla yakındır ki, Sinan Bey doğma Azerbaycan’da yaşamaktadır. Bu müddette onun vaktı heder gitmemiştir. Vazifesi ile yanaşı, Azeri edebiyatından Arap diline tercümeler yapmış, üniversitenin gazetecilik fakültesini bitirmiş, nihayet bu güzel topografyasını yazarak onunla da kandidatlık “doktora” ilmi dercesiniz kazanmıştır. Üstelik güzel bir ailede kurmuştur. Sinan Bey Irak’a ailesi ve iki evladı ile dönecektir. Sinan Sait Arkadaşımız yurduna dönüp kendi, halkına hizmet etmek azmindedir.
Biz ona yüreğimizin derinliklerinden gelen aşağıdaki sözleri diyoruz:
Uğurlar Olsun, Kardeşim!
***
[1] Dr. Abbas Zamanov, Kardaşlık Dergisi, Yıl: 9, Sayı, 4-5 Ağustos- Eylül 1969, s, 30-32